top of page

FELÇ / İNME (BEYİN KRİZİ)


Felç / inme, beyin kan dolaşımındaki aksama sonrasında gelişen beyin hasarı ile ilişkili olarak aniden ortaya çıkan beyin fonksiyon bozukluğudur.

Felçlerin en önemli nedeni beyin damar tıkanıklığına bağlı beyin hasarı olmakla birlikte, beyin kanamaları sonrasında da felç gelişebilir.

Son raporlara göre serebrovasküler hastalıklarla ilişkili felç, dünyada ölümün önde gelen ikinci nedeni (kanserin önüne geçmiştir), en yaygın hastaneye yatış ve uzun süreli fonksiyon kaybı nedenidir. (Avrupa Strok İnsiyatifi Bildirgesi)

Felç ile ilişkili sağlık sorunu ve sakatlığın ekonomik ve sosyal boyutu çok önemlidir.

Hasta bakım yükünün getirdiği maliyetler ve inmenin toplumda ölümden daha kötü bir kader olarak algılanmasının meydana getirdiği sosyal ve psikolojik sorunlar felç (inme) sonrası karşımıza çıkan problemlerdir.

Dolayısıyla felcin gelişinin önlenmesi ve tedavisi önemli bir halk sağlığı sorunudur.

1) FELÇ SONRASI ÖLÜM VE SAKATLIK PROBLEMLERİNİN AZALTILMASINDA ETKİLİ KORUYUCU STRATEJİLERİN ÖNEMİ VARDIR.

Serebrovasküler hastalıklar sonrası gelişen felç sıklığı yaşla birlikte artar. Erkeklerde ve siyahlarda daha sık rastlanır. “Felç için en önemli risk faktörleri yaş ve hipertansiyondur. Yaş tek başına en önemli risk faktörü olup 65 yaş üzerinde inme riski %70 civarındadır (Wolf PA 1996).”

 

Felç olgularında kontrol altına alınabilir risk faktörleri hipertansiyon, diyabet, kalp hastalıkları, sigara ve hiperlipidemidir (Rokey R 1990). Alkol alımı, kokain benzeri ilaç kullanımı, oral kontraseptifler ve son yılların modası kavramı içerisinde metabolik sendrom diğer sıkça rastlanan risk faktörleridir.

 

Bu konuda çok sayıda çalışmalar yapılmakla birlikte 1969 ve 1989 yılları arasında İngiltere’de yapılan çok uzun süreli bir takip araştırmasında inmeye bağlı ölüm hızında önemli azalmalar kaydedilmiştir.

“Felç ile ilişkili ölüm hızındaki azalmanın serebrovasküler hastalıklar tedavisinden çok insanların yaşam stillerini değiştirmesi (sigara bırakma, egzersiz, kolesterol tedavileri, hipertansiyonun kontrol altında tutulması) ve koruyucu tedavileri önem vermeleriyle ilişkili olduğu ispatlanmıştır.”

Felç / İnme risk faktörleri belirlenmesine rağmen bilgilendirme ve yönlendirme konusunda hem sağlık sektörüne ait hem de toplumsal faktörlere bağlı bir takım problemler yaşanmaktadır. Her bir hasta için felce neden olabilecek risk faktörlerinin belirlenmesi, hastanın bilgilendirilmesi ve anti-trombotik tedavi şüphesiz ki hem ilk felcin önlenmesinde hem de tekrar riskini azaltmada önemlidir. Bu faktörlere bağlı olarak tekrarlayan inmeye ait rölatif riskin arttığı gösterilmiştir.

Tekrarlayan felçlere ait ölüm hızında artışta düşünülürse koruyucu tedavinin önemi daha iyi anlaşılır.

“Türkiye orijinli bir araştırmada serebrovasküler hastalık risk faktörüne sahip olguların %58.3’ü bu risklerin felce neden olabileceğinin farkında ve bu hastaların %75.6’sı önlem almaktaydı. Risk faktörünü bilmeyen olgularda ise tedbir alma oranı yalnızca %28.8 olarak bulunmuştu (Abdulkadir Koçer ve ark 2006).”

Bilmenin alınacak önlemleri etkilediği düşünülürse felç riskinin azaltılmasında bilmeyi etkileyen yapıların – çevre, doktor, medya, kitap gibi- önemi daha iyi anlaşılır. Bu konuda yapılacak çalışmalarla felç riski altındaki olguların bilgilendirilmesini esas alan bir sağlık eğitimi programı felçriskinin ve inmelerin tekrarının azalmasına yol açacaktır.

2) HIZLA GELİŞEN BİR FELÇ / İNME BİR BEYİN KRİZİ TABLOSUDUR. YAKLAŞIM ACİL OLMALI, TANI VE TEDAVİYE YÖNELİK TETKİKLER VAKİT GEÇİRİLMEDEN BAŞLANMALIDIR

Bu hastaların tedavilerinin mümkün olduğunca inme ünitelerinde (veya Kalp hastanelerine benzer biçimde felç ile ilişkili büyük merkezlerin kurulması sürecinde bu tür hastanelerde) yapılması idealdir.

Günümüz şartlarında hastanelere ait acil ünitelerinde serebrovasküler hastalıklar konusunda eğitimli ve deneyimli personel tarafından gerçekleştirilmesi gereklidir.

Hastanın genel durumu kontrol atlına alındıktan ve tetkiklerden sonra serebrovasküler hastalıklar tanısı gerçekleştiyse serebrovasküler hastalıklar tedavisi hemen başlatılmalıdır. Günümüz şartlarında trombolitik tedavinin bulunması umutsuz bir hastalık kavramı olarak ele alınan serebrovasküler hastalıkları tedavi potansiyeli olan bir hastalığa dönüştürmüştür.

Felç veya inmeye neden olan tabloların koroner kalp hastalıklarında olduğu gibi acil bir yaklaşımla tedavi edilmesi bilinci konusunda hastane personeli -doktorlar dahil – eğitilmelidir. Dolaşım sistemi ve beyin bir bütün olarak ele alınmalı, dolayısıyla sistematik bir yaklaşımla konu değerlendirilmelidir.

 

“Hastalar felç geçirmelerini takip eden ilk 4.5 saat içinde hastaneye yetiştirilebilirse damarın açılabilmesi imkanı vardır. Bu da deneyimli, hızla tetkikleri gerçekleştirecek (BBT çekimi, değerlendirilmesi, kan anormalliklerini ortaya konması ve sistemik hastalıkların değerlendirilmesi, tedavinin düzenlenmesi) sağlık personeli ile ortaya konabilecek bir çalışmayı gerektirir.”

 

3) ACİL ÜNİTELERİNDE BÜYÜK DAMAR TIKANIKLIĞI İLE İLİŞKİLİ BEYİN HASARININ HIZLA TANINMASI VE TEDAVİNİN DÜZENLENMESİ

Serebrovasküler hastalıklar sonrası gelişen beyin krizlerinin değerlendirilmesinde ilk basamak, bilgisayarlı beyin tomografisi (BBT) çekimidir. Kanamayı ekarte etmede oldukça yararlıdır.

Serebral enfarktlar (damar tıkanıklığına bağlı gelişen beyin hasarı) sonrasında ilk saatlerde elde edilen BBT görüntülerinin %60’ı normal sınırlardadır.

Hiperakut dönemde ( ilk 6 saat ) elde edilecek veriler hem inmeye yol açabilecek kanama gibi diğer nedenlerin ekarte edilmesi hem de tedavi protokolünü saptama ve prognozu belirleme açısından önemlidir. Hiperakut dönemde büyük damar tıkanıklığı ile ilişkili beyin hasarına ait bulguların saptanması tedavinin belirlenmesini sağlamada yardımcı olacaktır.

Son yıllarda trombolitik ve anti-ödem tedavilerin beyin krizini takip ve iyi prognoza katkılarını düşündüğümüzde hiperakut dönem BBT bulgularını saptama ve araştırmanın faydası mutlaktır. Dolayısıyla en azından referans olabilecek tüm merkezlerde BBT işleminin gerçekleştirilebilmesi ve erken dönem BT bulgularını tespite edebilecek deneyimli kadroların hastayı karşılaması felç hastalarında tedaviye imkan sağlayacaktır.

“Daha deneyimli merkezlerde var olan difüzyon MR incelemesi ile damar tıkanıklığına bağlı olarak gelişen hasar daha erken dönemde rahatlıkla tespit edilebilir.”

4) FELÇ GEÇİREN OLGULARI KARŞILAYACAK HASTANE VEYA KURULUŞLARIN TESPİTİ

Ülkemizde özellikle bu mevzuda uzmanlaşmış hastane ve personel konusunda problem yaşanmaktadır.

 

Hastaneye geç gelme nedenlerinin araştırıldığı bir çalışmamızda toplumda felçle ilişkili olaylar konusunda yeterli bilincin oluşmaması en öde gelen neden olarak tespit edilmesine rağmen ambulans problemi ve ilk gidilen hastanede inmeye yönelik ekibin ve şartların olmaması diğer nedenler olarak dikkati çekmekteydi (Abdulkadir Koçer ve ark 2004).”

 

Felç sonrası süreçle ilgili trombolitik tedavi (ilaç verilerek damarın açılması) penceresinin 4,5-6 saat gibi çok dar bir zaman dilimini ifade ettiği göz önün alındığında inme hastalarının hızla hastaneye getirilmesi konusunda gerek toplu tabanlı eğitim çalışmalarının yapılması ve gerekli sağlık politikalarının üretilmesi gerçeği açıktır.

Sonuç olarak; akut inmeli (felç geçirmiş) hastalara yaklaşım akut kalp problemi olan hastalardaki gibi acil olmalıdır. Bu konuda özelleşmiş hastane ünitelerinin oluşturulması ve hastaların inme sonrası süreçte özellikle bu merkezlere sevkinin sağlanması konusunda hem toplum hem sağlık personelinin eğitilmesi önemli adımlar gibi görünmektedir.

Popüler
Search By Tags
Follow Us
  • Facebook Classic
  • Twitter Classic
  • Google Classic
bottom of page